Kakao Bulutları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kakao Bulutları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7.03.2011

"HONEYBANA BALPARMAK" İLE ÇOCUKLAR BALI DAHA FAZLA SEVECEK!

Geçen haftalarda evime gelen tatlı şeyler tam da çocukların ilgisini çekecek şekilde düşünülmüş, mini tüpleriyle , üzerindeki resimleriyle ve altın lezzetiyle... Gel de sevme şu balı.



"HONEYBANA BALPARMAK" İLE ÇOCUKLAR BALI DAHA FAZLA SEVECEK!

Balparmak'ın Winnie the Pooh, Periler ve Oyuncak hikâyesi olmak üzere çocukların ilgiyle izledikleri Disney karakterlerinin resimlerini taşıyan yeni "Honeybana Balparmak Süzme Çam Balı Serisi"; çocukların gelişimlerinde sayısız faydası olan balı daha fazla severek tüketmelerini sağlayacak.
Tüketicilerine sağlıklı, doğal, katkısız ürünler sunan Türk bal sektörünün lider markası Balparmak, çocukların gelişimlerinde büyük fayda sağlayan mucizevî bir besin olan balı, keyifle tüketmeleri için yepyeni "Honeybana Balparmak" serisini sunuyor.
Winnie the Pooh, Periler ve Oyuncak hikâyesi olmak üzere çocukların ilgiyle izledikleri Disney karakterlerinin resimlerini taşıyan yeni Honeybana Balparmak Süzme Çam Balı Serisi, çocukların kendileri için sayısız fayda sunan balı, daha çok severek tüketmelerine yardımcı olacak.
Yerkesik ve Marmaris yörelerinden derlenen Honeybana Balparmak Süzme Çam Balı, 40gr.'lık tekli ambalaj ve 3'lü paketlerde sunuluyor. Bu sayede çocuklar günlük enerji ihtiyaçlarını karşılamaya ve vücut dirençlerini arttırmaya katkı sağlayan balı; kahvaltıda, okulda, sokakta kısacası her yerde kolayca tüketebilecekler.
                             Çocuklar Neden BAL Yemeli?
  • Bal çocuğunuzun gelişimi için gerekli vitaminler, mineraller, aminoasitler gibi pek çok yaşamsal faktörü içerir.  Vücudun hücre ve doku yapımına destek olur.
  • Süte bal katılması, çocuğunuzun hem bal, hem süt tüketimini kolaylaştırır.
  • Öksürüğü gidermeye yardımcı olur.
  • Çocuğunuzun bağırsak mikroflorasını geliştirir; sindirimini kolaylaştırır.
  • Ağız ve diş sağlığının gelişimine katkıda bulunur; diş ve kemik yapısını destekler. Antibakteriyel özelliği ile ağız içi hijyenine yardımcı olur.
  • Gün boyu harcayacağı enerjinin karşılanmasında önemli rol oynar.
Çocuklar ne kadar tüketmelidir?
1 yaşından büyük çocuklar kilo başına her gün ortalama 1 gr. Bal tüketilmelidir. Örneğin: 20 kg. çocuk günde 20 gr. Yani yaklaşık 1,5 yemek kaşığı ya da 3 tatlı kaşığı bal tüketmelidir.
Altıparmak Gıda Hakkında:
Kurulduğu 1980 yılından bu yana bal sektörünün gelişimine öncülük eden ve uzun yıllardır sektörün lider firması olan Altıparmak Gıda, 300 çalışanı ve bugün bünyesinde bulundurduğu Balparmak, Binbirçiçek ve Balkovan markalarıyla sağlığı, doğallığı, lezzeti her gün sofralara taşıyor. Tüketicisine sunduğu kalite standardı ile farklılaşan Altıparmak, bu anlamda sektörün öncülüğünü üstleniyor. Gıda güvenliği konusunda uluslar arası standartlara göre çalışan firma, gıda güvenliği sistemi ISO 22000:2005 ile global gıda standardı BRC (British Retail Consortium) gibi sertifikalara da sahip. Altıparmak ayrıca, Türkiye'nin tek, Avrupa'nın en kapsamlı dört bal ihtisas laboratuvarı arasında yer alan AR-GE ve Kalite Kontrol Laboratuvarı sayesinde, tüketicisine sunduğu bütün ürünleri toplam 65 parametre doğrultusunda analiz ediyor.

1.03.2011

Benimle Kurabiye Süsleyecek 3 Kişi Bulundu:))





İlginiz için  teşekkür ediyorum.  Kurabiye eğitimini kazanan blogların isimleri ise şöyle;

Kazananları tebrik ediyorum:)
Eğitim günü ile ilgili detaylar bir kaç gün içerisinde  mail adreslerinize gönderilecektir.

21.02.2011

Şansınız Hala Devam Ediyor:)) Son Günler...


Kim Benimle Kurabiye Süslemek İster?

Bazen beyaz, bazen çok renkli. Bazen komik, bazen aşk kokan. Ama hep tatlı, şekerden kurabiyeler süslüyorum.

Benimle kurabiye süslemek isteyen 3 kişi arıyorum.

Zira yapmanız gereken birkaç basit şey var.

*Kendi bloğunuzda Kakao Bulutları'ndan kısaca bahsetmeniz gerekiyor, kendi cümlelerinizle.
*Bloğumu takip etmeniz gerekiyor.
*Facebook sayfanızda bu yazıyı duyurmanız gerekiyor.
*Bloğumu izlemeye almanız gerekiyor.
*Yukarıdaki resmi, bloğunuzda 28 Şubat'a kadar yayınlamanız gerekiyor.
*Ve bunları yaptığınıza dair kakaobulutlari@gmail.com adresine bir mail atmanız gerekiyor sizi takip edebilmem için:))


28 Şubat'ta katılımcılar arasından seçilecek 3 kişiye, isimlerin belirlendiği tarihten itibaren 1 ay içerisinde kurabiye süsleme tekniklerini göstereceğim.

Hatta arada kahveniz eşliğinde yiyebileceksiniz pişirdiğiniz kurabiyeleri. Ve dahasını isterseniz sevdiklerinize götürebilirsiniz.

Not: Bloğumda yorum kısmı mevcut değildir. Takibi düzenli yapabilmem için katılımcıları mail(kakaobulutlari@gmail.com) yolu ile takip etmem gerekiyor. Ama eğer mail atamıyorsanız ve bir aksilikle karşılaştı iseniz. Bu sayfaya mesaj bırakabilirisiz.

Ayrıca şehir dışından katılımcı blog arkadaşlarım eğitime katılamaycak ise kendilerini kakaobulutları tarafından yapılmış bir kurabiye paketi beklemektedir:))

Ben çok heyecanlıyım sizlerle kurabiye süslemek için. Peki ya siz?

Nur'un kakao Bulutları
Nur Vural

13.01.2011

Bu Yazı Birilerine İthaf Olsun, Onada Kendisi Karar Versin


Anne Beynimi Çalarlar Mı?

-Anne sence arkadaşımızın yaptığı resimin aynısı yaparsak. Yani şey ağacı aynı yapsak, şelaleyi aynı yapsak, hayvanları aynı yapsak.

-Eeee

-Onun beyninimi çalmış oluruz.

-Ne dedin sen?

-Arkadaşımızın beyninimi çalmış oluruz.

-Aynen de???

Deniz daha 5 buçuk yaşında, ama düşündükleri ile beni şaşırtıyor. Onun dünyasını seviyorum. Neşeli, sinirli, çok mutlu, ne kadar onun bedenine uyuyor ama olgun, iltifat etmeyi sever, güzel olana bayılır, arkadaşlarına destek olur, hep bir ferrarisi olmasını ister ve bunun için para biriktirir.


Aslında bu yazıyı yazarken, yetişkinlerin başkalarının düşüncelerine ve ürettiklerine saygı göstermediğini düşünmüştüm. Ama bu yaşta bir çocuğun beynimi çalarlarmı derken,kısacık cümlede ne çok şey anlatmaya çalıştığına inanamamıştım. Belli ki istenilen noktalara gitmemiş mesaj, ne kötü duyularımız alınmış saygı ve değer ise, hiç kalmamış.

Bir kaç gün önce Zehra'mdan bir mail aldım. Bir pasta sitesinden bahsediyor. Senin ve başka arkadaşların yaptığı pastaları sitesinde kendi ürünüymüş gibi gösteriyor diye. Site sahibine mail attım fotoğrafları çıkartırmısınız diye. Maalesef ki ne cevap veriyor, nede çıkartıyor. Benden daha çok sahiplendiği belli:)

Aç parantez; Olaya farklı açıdan bakarsak, sevindirici hanımefendinin yaptığı. Demek ki güzel iş çıkartıyorum ki beğenerek koymuş sitesine, satmak için. Üstelik aynı pasta "Yer Gök Aşk" dizisinde pasta katoloğunun ilk sayfasında gösterilmiştir, o kadar büyük firmalar varken:))
Ve bana ancak ve ancak, mutluluk verir bu durum:))

31.12.2010

Sütümüzle, Lıkır Lıkır Seneler Geçirin Diye...



Aslında yeni yıl kutlaması için yeni bir yazı düşünmüyordum. Bir önceki yazımda bağlamıştım bunu. Fakat benim hoşuma giden en ilginç hediyeyi dün akşam aldım(aldık). Sevimli, sempatik ve lezzetli.



Puansetya tek başına gelseydi, benim için bu kadar anlam ifade etmezdi. Zira, bu hediye bana değil, eşime gelmiştir ve bloğum ile hiç alakası yoktur. Ama daha ilgili olan benim bu konuda. İneklerin sevimliliklerine baktım. Her baktığımda biraz daha sevdim, mesajı okuyup okuyup gülümsedim, sonra duramayıp fotoğrafladım.

Yılbaşı çiçeği yanında, "Lıkır lıkır seneler" içeren bir kutlama mesajı ve 2 şişe süt. Beni gülümseten yılbaşı hediyesi idi. Ben şimdi böyle iki saat düşünürüm her şeyi. Sepet üzerindeki keçeden inek süsünü, sonra bu cümleyi kimin akıl ettiği, ardından bu arajmanı bir bayanın düşünmüş olabileceği çünkü renkler ve seçimler kesinlikle bir erkeğe ait değil. Fakat ineğin çizimi bu kuruma özel yapılmışsa, bir erkeğin çizmiş olabileceği.

Ben bunları eşime açıklayınca, kendisi ciddi anlamda şaşkınlık yaşıyor.
-Nur sadece 2 şişe süt...
Bense böyle küçük şeylerle mutlu olmayı ve onların üzerine düşünmeyi seviyorum:)

O yüzden her kutlama mesajının önüne aynı kelimeyi koyuyorum. "Mutlu" Yıllarr...



Süt ve Bonte harika bir ikiliydi. Birlikte fotoğraflamak istedim. Bonte nereden çıktı derseniz. Kahve Dünyası'nın yeni bir ürünü. İçi kurabiye, dışı çikolata. Lezzetli atıştırmalık:)

29.12.2010

IVAN HOLYAVKIN'le Pastalar Yapmak



Çok zor değil öyle, bir gününüzü ayırmanız gerekiyor. Sadece o gün krema tatmaktan içiniz dışınız çikolata ve türevleri olabilir. Bir süre bu tatlardan uzak mı durursunuz yoksa akşama çıkardığınız pastaları nasıl tüketeceğiz derdinde mi olursunuz bilemiyeceğim. Biz de genellikle o pastalar nereye gönderilse hesapları düşünülür, üstelik dolapta Derya hanımla birlikte yaptığımız truff pasta ve kurabiyeler daha duruyorken.





IVAN HOLYAVKIN'in meşhur kremaları. Kremalar birer birer ortaya çıkıp pastalar oluşturulmaya başlanıyor. Kendisinin iyi bir fotoğrafını yakalamaya çalışıyorum,zira çekemem böyle ortamlarda ışık ve hareket unsurları engel olur desemde, sonunda yakaladım istediğim pozu.(Derya hanımında fotoğrafını çekememiştim. Aslında çektim, ama o kadar kötü çekmişim ki fotoğrafları yayınlamak bile istemedim.)



-Bunu nasıl yapıyorsunuz? Hem alanında çok iyi ,hem mütavazi olmayı. Çoğu insan beceremez buda bir ayrı kültürdür. İlk eğitimde de farketmiştim. Tecrübeyle sabittir midir, bu durum.
-Bende gençken herşeyi ben bilirim havasındaydım. Sonra değişiyor tabii insan...

"Beni tanımayan yok" demiyor. "Genelde gittiğim yerlerde tanırlar beni" diyor. İki cümle arasındaki 7 farkı bulabilecekmisiniz.
Kendine güven, iyi olmak, hırstan uzaklaşmak böyle bir şey olsa gerek.

Bilgi paylaşmak içindir diyor. Gülüyor ne zaman Coca-Cola gibi bir ürün bulursam o zaman paylaşmam diyor. Sonra dönüyorum, birde kendimize bakıyorum uzaktan...

Daha olmadan olmak gibi hissetmek, bilmeden bilmek gibi, kıytırık programlara çıkmak için çabalamak ve çıkıncada ben buradayım diyebilmek. Dedik, sonra salına salına saçlarımızın bize verdiği havayıda katarak üfürte üfürte gezdik mi?

Birden bire ne oldum bende mi dedik? Etraf sindirdi de, olayın aktiristi zanneden şahıs sindiremedi mi yoksa...
------
Kendisi Rus kökenli ama İstanbul doğumlu. Fransa, İsviçre ve Almanya'da eğitim almış. Uzaklara gitmeden ayağınıza geliyor şans. Ben diyorum ki sonuna kadar kullanmalı bu şansı.

Şans her gün kapınızı çalmaz. Bazen o sizi bulur, bazen de siz onu ararsınız. Bazen şans olduğunu bilmeden kapatırsınız kapılarınızı, bazense peşinden koşar şansınızı kendiniz yaratırsınız.

Yeni yılda şansınız boll, mutluluğunuz daim olsun efenimm.

17.12.2010

Mutfaktaki Erkek Hakimiyeti Sona Erer mi?


Kışın soğuklarda bir koku yükselirdi gökyüzüne doğru. Vanilya ve süt karışımı birşey. Canım sıcak birşeyler çekerdi bu kokunun yanında. Nasıl lezzetli gelirdi. Çalıştığım yer bir bisküvi fabrikası yakınlarındaydı. Bense bu fabrikanın içini pek merak ederdim. Mesela her ay piyasaya kaç yeni ürün çıkarıyorlardı. Kimler çıkarıyor, kim neyi hangi lezzetin yanına koyuyor. Kısacası ilgi alanım yaratıcılar. İlk yemeğin nasıl oluştuğunu merak edeniniz eminim ki olmuştur benim gibi. Hadi şu sebzenin yanına birde soğan katayım, sonra birazda renk vereyim diyen kimdir acaba...




Sizlerle tanıştırmak istediğim birisi var. Kendisiyle bu ikinci görüşmem. Her ikisinde de çok keyifli vakit geçirmiştim. İlk davetleri oldukça kalabalık olduğu için pek fırsat bulamamıştık konuşmaya. Araya yinede sıkıştırmışımdır meraklı sorularımı. Bu arada ortamda benim frekansım dışında birileri varsa, bakışları pek manidardır. Belli bir programı yetiştirmek gerektiği için bu sorulara cevap vermek oldukça güç oluyor tabii. Yine de o günde bu günkü gibi nazik ve öz veriliydi. Muhabbetin belini kıramadık ama, o noktaya geldik denilebilir. Konuşmalara neler girmedi ki. Yüzlerdeki şaşkınlık ise olabildiğince gösteriyordu durumu.



Kelimelere erkeklik ve dişilik yüklermisiniz hiç. Ben yüklerim. Bu yıllar önce Fransızca eğitimi almamdan kaynaklanıyor olabilir. Unuttum tabii hiçbirşey kalmadı aklımda. Fransızca'da vardır bu. Kelimeler masqulen ve feminen diye ayrılır.

Bir kurumun adı masqulen bir kelimeyi çağrıştırıyorsa bir sürü erkek çalışanının olduğunu düşündürür bana. "Kahve Dünyası" ismiylede, cismiylede hiç feminen çağrışımlar yapmıyor açıkcası. İlginçtir ki mutfağından tutunda, basınla ilişkilere kadar bayan çalışanının yoğunlukta olduğu bir kurum.

"Kahve Dünyası'nın" vitrindeki yüzünü herkes biliyor, çok konuşmaya gerek varmı bilemiyorum. Çünkü ben arkadakileri merak ederim hep, yaratıcılarını. "Derya İleri'de" benim merak ettiğim kişiler arasında yer alıyor.

2 yıl kadar önce sevgililer gününde bir kurabiye çıkarmışlardı. Kalp şeklinde, çikolata kaplı, oldukça leziz, çubuklu, kırmızı kurdele ile bağlanmış. Onu sordum, hatırladığım bu kurabiyeyi hazırlayan Derya hanımmış. Ne güzel değilmi bir gün biryerde bir şey görüyorsunuz, beğeniyorsunuz aklınızda kalıyor. Sonra onun yaratıcısıyla aynı ortamı paylaşıyorsunuz.

"Derya İleri" Kahve Dünyası'nın Yiyecek Üretim&Ar-Ge Müdürü. Her ne kadar evlerdeki mutfaklarda hakimiyet biz kadınlarda olsada. Profesyonel mutfaklarda kadın cheflere raslamak çok zordur. Sebebi ise mutfaktaki ağır çalışma koşulları. Büyük tencereler ve kazanlar kadınlara boylarından büyük gelmektedir. Bu işin eleştirmenleri diyor ki, "Porsiyonlar küçülüp yaratıcılık ön plana çıkmaya başladığı andan itibaren kadınlar bu sektörde yer almaya başladı."

Kahve Dünyası'nın Ar-Ge müdürü bir bayan. Kulağa güzel geliyor değil mi? Bu kurumun pastaları, kekleri ve tatlıları kendisi tarafından yaratılıyor. Müdavimleri azımsanmayacak kadar çok. Çünkü lezzetleri ev yapımı lezzetinde. Bu yüzden ürünlerini tatmak size ev sıcaklığında kısa bir yolculuk yaptırabilir.




14.11.2010

İyi Bayramlar



Tezat ama olsun:)) O kadar çikolata, truff ve kurabiye içerisinden kutlama için, küçük pastacıkları seçmem.

Mutlu ve tatlı bayramlar hepimize:))

14.10.2010

Kakao Bulutları, Düğün Planım.com'da

Yazının orjinalini www.düğünplanım.com sayfasından okuyabilirsiniz.

Yasemin hanıma ilgisi, nezaketi ve içten yorumları için teşekkür ediyorum.



Blog Üzerinden Butik Pasta ve Kurabiye Tasarımı

Kakao Bulutları, internette gezinirken karşımıza çıkan ve kısa sürede bizi kendine bağlayıp, hayran bırakan bir butik pasta ve kurabiye (nikah şekerleri) tasarım bloğu. Sevgili Nur Hanım’ın el emeğinin ve yaratıcı hayal gücünün bir eseri olan birbirinden şahane nikah şekerleri ve düğün/nikah pastaları sizi de aynı derecede etkileyecek, bundan eminiz. Tüm ürünlerin %100 ev yapımı oluşu, hiçbir katkı madde içermeyişi ve Nur Hanım’ın hijyen konusundaki hassasiyeti de ayrıca Kakao Bulutları’nı sevmemizin başka bir nedeni. Bir blogla başlayan ve yakında kepenklerini açmayı planladığı Kakao Bulutları’nın hikayesini Nur Hanım anlattı:

Pasta ve şeker yapmaya nasıl karar verdiniz, bu işe nasıl başladınız? Kakao bulutlarının oluşum hikayesini anlatır mısınız?

Üniversite eğitimi sonrasında başladığım bankacılık sektöründe 5 yıl kadar çalıştım. Çocuk da yaparım kariyer de diyenlerden değilim galiba. Mükemmel insanı oynamak yerine, anne olmayı tercih ettim. Çocuk büyütmenin geriye dönük telafisi olamayacağını düşündüm hep. Ne var ki, ben çocuğumla da, tek başıma mutluyum diyemedim. Deniz büyürken, onunla birlikte yapabileceğim bir iş düşündüm sürekli. En sonunda evden de yürütebileceğim işler üzerinde yoğunlaşınca, böyle bir işle karşılaştım.



Peki pasta tasarımı için bir eğitim aldınız mı?

Elbette ki eğitim aldım. Eğitimde kurumlardan çok, kişilerden eğitim almak tercihimdir: Bu işte son nokta olduğunu düşünmüyorum. Kendimi hep geliştiriyorum: Sürekli araştırıyorum, deniyorum, okuyorum. Gerekli gördüğüm noktalarda yine eğitim alabilirim.



Blogunuzda yaptığınız işi ve tasarımlarınızı çok eğlenceli bir şekilde anlatıyorsunuz, pasta kurabiye tasarımı sizin için bir ‘işten’ ziyade keyif anladığımız kadarıyla...

İşin mutfaktaki hikayesi bambaşka. Bu iş kek börek pişirmeye benzemiyor. Şekerden bebekler ve çiçeklerle ciddi zaman harcıyorum. O yüzden sürekli vanilya kokan bir kadınım. Tasarlamak, pişirmenin önüne geçti diyebilirim. Herşeye hikayeler ve anlamlar yüklüyorum. Kurabiyelerim ve pastalarımda hayat, geçmiş ve öyküler var. Tasarlamak, hikayeler yaratmak ve bunları yazmak, fotoğraflamak işimin en zevkli yanları.



Sipariş vermek isteyenler size nasıl ulaşabilirler?

Sitemde hemen solda bir iletişim sayfam var, orada tüm bilgilerim mevcut. Ayrıca, kakaobulutları@gmail.com adresine email atabilir ya da 0531 345 84 18 numaralı telefondan bana ulaşabilirler. Düğün ile ilgili siparişler için 3-4 hafta öncesinden iletişime geçmekte yarar var.


‘Kakao Bulutları’ isminin de ayrıca çok tatlı, kalbinizi okşayacak, sımsıcak bir hikayesi var. Bu büyülü hikayeyi Nur Hanım’ın kendi kaleminden okumak ve sitesindeki birbirinden güzel tasarımlara göz atmak için tıklayın.

12.10.2010

Mesleğim; Ev hanımı


Statü geçişleri hep zor gelmiştir. Okul bitince artık öğrenci değilim demek. Sonra banka camiyası, iş durumu kısmına bir dönem çalışıyor, bankacı yazdım.

Ama en zoru ev hanımı yazmaktı, bu statüye hiç alışamadım. İlginç bir tanımlama, asla kabul etmek istemediğim. Bu nüfus cüzdanınızda bekar yerine,...

(Devamını okumak için...)

Aşık Olunası Çikolatalar



Başlığı attım. Duracağım burada, çünkü kelimeleri ve yazıyı toparlayamıyorum birtürlü. Böyle durumlarda en iyisi yazmayıp beklemek ama aylarca da beklenebilir. Örnekleri fazlasıyla mevcuttur bende.



Bu kadar heyecanlandırmasaydı fotoğraflar, beklermiydim?



Kulağımda İbrahim Tatlıses'ten bir tını. Sarhoş...



Uzun bir aradan sonra yine ve yeniden...



Hikayeleriyle devam edecek...

5.10.2010

Mavi Evdeki Ayı, Kakao Bulutlarını İçmek İsterse.



Kalabalık sayılabilecek ve birbiriyle hiç alakası olmayan hayvanlar aynı evi paylaşıyorlar. Soğuk bir kış günü mavi evde iri cüsseli ayı ve adı gibi bücür(fare) ısınmak için sıcacık kakao içmek isterler, çünkü bücür üşümüştür ayı ise ona yardımcı olmak istemektedir.

Ayı bücüre ve kendisine kakaolu süt hazırlar. Ne var ki kakao süte tam karışmaz, hatta karışamaz ve sütün üzerinde kakao topakları oluşur. Bücür bundan olabildiğince rahatsız olmaktadır ayı ise bu kakao tozları kaybolsun diye sürekli karıştırmaktadır.

Bücür cüssesinden beklenmeyecek tiz bir sesle
-Ayıııııııııı bırak artık karıştırmayı diğe bağırır.

Ayı ise karıştırmayı bıraktığında, bücüre sütü içirebilmek için kakao topaklarına, kakao bulutları adını verir. Bu durum bücürün hoşuna gitmiştir. Artık sevimli bir oyundur aralarında. Kakao topakları dönüşüverir, kakao bulutlarına.

Biz bu çizgi filmi yıllar önce çok izledik Deniz'le. Ben Deniz'den daha meraklı bir halde, bu üç katlı evin her detayına dikkat kesiliyorum. Banyosu, merdivenlerindeki sevimli detayları, mutfağı...

O günden sonra Deniz'le kakao bulutlarını bardaklarımızda oluşturduk, sonra bildiğimiz en kuvvetli dalgayı çıkardık kaşığımızla. Bulutlar bazen kayboldu, bazen kaldı. Ama biz bardağımızdaki bulutlardan hiç rahatsız olmadık, sütümüz daha güzel ve daha lezzetliydi.

Hadi kakao bulutları içelim dediğimde, Deniz kakaolu sütü içeceğini bilerek, herzaman kocaman bir eveeet diyordu.

Bu öyküyü bu kadar geç yazacağım aklıma gelmezdi. Herşeyin zamanı var demem o yüzden. Bu zamanı ise ben ayarlamıyorum. Sadece hayatın akışı...

Hoşca kalınız.

30.09.2010

Topuklu Ayakkabılarım ve Mutfak Önlüğüm



Geç kalmadığımı umut ederek yazıyorum. Teşekkür etmiş miydim?

Ayakkabıların fotoğrafını çekip en başa koymak lazımdı. Fakat bu kadar pasta içerisinde sırıtabilirdi. Ben almayayım desemde siz buna inanmayın. Çünkü ayakkabıları katılacağım televizyon programı için aldım, yoksa nerede yürünür bu topuklularla.

Aslında bu yazı aylar öncesinden yazılmalıydı. Zira bende alakasız şeylerden bağlantı kurma özelliği olduğu için, yazamadım.

İş hayatında hep topuklu ayakkabılar giyen ve bir sürü ayakkabısı olan ben, eşimle tanışmaya başladığım ilk günden beri bu isteğim törpülenmeye kalkışılmıştır. Niye mi? Boşverin.
Mevzuu üzerine bir iki kelime edersem, bu yazı öyle bir yere gider ki, gitmesin iyisimi şimdilik burada kalsın.

Evlendik, kayınvalimdemler bir kaç gün bizde misafirler. Sabah işe uğurluyor bizi. Kadıncağaz ayakkabılarıma baktı, topukları ince ve yüksek zor yürürsün dedi. Başka bir gün kayınpederimle dışarı çıkıyoruz, yine şöyle bir ayakkabılarıma bakıp ayağına rahat birşeyler giyin istersen. Düşünüyorum acaba ayaklarım birbirine dolanıyorda, benmi farketmiyorum.

Velhasıl bu topuklu ayakkabı olayı ile ailecek savaştılar:( Ayağıma babet takmayan ben, helede Deniz olunca babetsiz yürüyemez oldum. Çünkü Deniz yürümeye başladığından itibaren kendini bir yarış arabası zannediyordu, dolayısı ile benim de iyi bir koşucu.

Bir kaç yıl kadar önce bir ayakkabı gördüm, vuruldum. Pasta yapmaya da yeni başlamışım. Eşim nerede giyeceksin bunları dedi. Ama artık umurumda değil alacağım, onları. Kendisine şöyle cevap verdim.

-Katılacağım televizyon programında. Ben güldüm, o gülmedi. Ama ayakkabıları aldım.

Sonra bir gün kapım çalındı. Karşımdaki hem komşum, hem arkadaşım diğebileceğim bir kişi Hilal. Kendisi Viyana'da mimarlık okumuş. Sakin, içten, güvenilir bir arkadaş. Benim için, daha doğrusu kakaobulutları için bir mutfak önlüğü tasarlamış vede dikmiş. Sevindim, beğendim, denedim hatta eğitim verdiğim bir gün kullandım. Herkese nasip olmuyor bir mimar tarafından tasarlanmış önlüğü giyinmek.



Hilal bu önlüğü bıraktı ve gitti. Artık önlüğüm de hazır davet edileceğim programlara katılabilirim dedim içimden:) Bir iki saat sonra bir telefon. Özel bir kanaldan arıyorlar. Herkesin tanıdığı, şimdi isim vermeyeğim bir bayanın programına konuk olarak çağırıyorlar.

Nasıl şaşkınım, ben kendimle dalga geçerken hatta kahkahalarla, tut gerçek ol. Nemi oldu? Hem o anki iş yoğunluğumdan, hemde kişisel olarak pek tercih etmediğimden katılmadım.

Sonra Hilal'ciğimi arayıp bak uğurlu geldi önlüğüm, televizyon programına bile davet edildim sayesinde dedim.

Topuklu ayakkabılarla bankada çalışılabilir de, mutfakta nasıl bir performans gösterebilirim oda ayrı. Hele ki bazı şeyleri bireysel yapmaktan hoşlanan yada yapabilen birisi olarak.

Zarif, düşünceli, içten ama kararsız komşum Hilal'in naif ve sevimli tasarımlarını yayınladığı bir bloğu var. Bundan bahsedilmesinden pek hoşlanmadığından sizinle paylaşamıyorum maalesef. Kişisel önlüğüm için tekrar teşekkür ediyorum kendisine.

Önlüğümü neden bir oyuncak ayıya giydirdim. Buradaki alakasız ilişki nedir? Dahası sonraki yazıda...

18.07.2010

Lychee, Şirince , Çilek ve Suna Dumankaya



Lychee, Şirince , Çilek ve Suna Dumankaya

Galiba bahar aylarını daha çok seviyorum. Yazı sıcak ve nemli bulurum. Akşamları denizin karşısında oturup bir yudum çay içmiyorsam, İstanbul yazı çekilir mi? Emin değilim.

Lychee bu yüzden bana huzur veriyor, çok gidemesemde. Saatlerce oturup denizi seyredebilirim. Oldum olası çok büyük ve lüks yerlerden hazzetmem. Bu yüzden 5 yıldızlı otellerden çok, butik otelleri severim. Bu konuda hayat arkadaşımla ayrılırız...

Mesela ben Şirince'de kalmayı çok isterim, o istemez. Oraya bir gece vakti gittik ama kalamadık. Tam da o hafta Şirince ile ilgili bir yazısı çıkmış Hıncal Uluç'un. Daha bir meraklandım. Belki bir gün razı ederim orada birkaç gün kalmaya ....

Ne dağılıyorum değil mi? Lychee'den Şirince'ye ...

Lychee'de çayımı yudumladım. Tam bir peynir aşığı olan ben, sadece peynir aldım tabağıma. Hep öyle olur beyazı, örgülüsü, dili diye gider...

Deniz'le damak tadımız birbirine çok benzer. Buna sebep olan hamilelik süreci mi , yoksa menüyü benim ayarlamam mı bilemiyorum. En çok sevdiği kahvaltılık peynirdir. Pişmemiş elma ve eriği sevmeyiz. Çantasına elma koyarsam yemesi için, ağlamaya başlar. Çileğe bayılır, kayısı, nektarin, karpuz, portakal, ananas onun vazgeçilmezleridir.

Pazara gitmeyi hiç sevmeyen ama çilek gördümü asla dayanamayan bir oğlum var. Mevsimsiz meyve alışımızdan babadan azımsanmayacak kadar azar işitmişizdir. Bir kış günü, tezgahtaki çilekler oğlumun gözlerinin faltaşı gibi açılmasına sebep oluyor. Ve pazarın ortasında en yüksek sesle bağırmaya başlıyor.

-Anne çilek!
-"Dayanamıyorum anne, dayanamıyorum anne" diyerek tezgaha yapışıyor.

İkna etmeye çalışıyorum, ama ne mümkün. Bu konuyu üzerine vazife edinmiş yaşlı kadınların kimisi bize bakıp gülümsüyor, kimisi de söyleniyor. Neden almakta direndiğimi anlatamıyorum oracıkta kimselere.

Yarım kilo çilek poşetini kendi taşıyor. Arabada kucağından indirmiyor. Eve gelince tüm çileği bitiriyor, baba görmeden...

-Bu gün çilek aldık.
-Niçin aldınız.
-Evde Deniz'le uzun bir konuşma gerçekleştiriliyor baba tarafından:)

Lychee'de kahvaltı faslı bitince üst kata çıkıyoruz. Masalarda duran çilekler ve kayısılar Deniz'i hatırlatıyor bu yüzden bana. İşte bir önceki yazımdaki çilekler. Yok bu sefer yemedik. Serin serin yüzümüze sürdük. Çilek koktuk tüm gün. Dinlendim, yüzümdeki yorgunluk bir an gitti sanki. Nasıl hoşuma gitti.



Hepimizin suratlarında meyveden maskeler Lychee'nin ortasında dolaşıyoruz. O hallerimizi yayınlamasam iyi olacak feci durumdayız anlayacağınız:))



Hanımlar ben buradayım bugün. Size amadeyim, etimden sütümden yararlanın diyor Suna Dumankaya. Bizimle paylaştığı formülleri, bizzat uygulamış birisi olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yüz ve Vücut İçin Peeling
Malzemeler

-1 Tatlı kaşığı mısır unu
-1 tatlı kaşığı kil
-1 çay kaşığı Bepanthen krem
-Su
Hazırlanışı
Malzemeleri karıştırıp yoğurt kıvamına gelinceye kadar su ilave edin. Cildinize dairesel hareketlerle uygulayın.

Yağlı Ciltler İçin Maske
Malzemeler
-2 Olgun çilek
-1 tatlı kaşığı beyaz kil
-1 çay kaşığı Bepanthen krem
Hazırlanışı
Çilekleri ezip diğer malzemeler ile karıştırın. Cildinize uygulayıp 25-30 dk kadar bekletin, ardından cildinizi yıkayın.

Eğer ben böyle şeylerle uğraşamam kim ezecek çileği, kili nerden bulurum diyenlerdenseniz.

Türkiye'nin ilk bitki bilimi ve doğal Güzellik uzmanı Suna Dumankaya'nın adıyla markalaşan ve Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde üretilen SD Doğal Kozmetk Ürünleri arasında her cilt tipine uygun temizleme ve ön bakım kremleri, anti-aging ürünler, günün stresinden arınmayı kolaylaştırıcı ve anti selülit etkili masaj yağları, akne önleyiciler, kaş-kirpik kremleri, hassas cilt serisi, lekeli cilt serisi gibi pek çok özel ürünü bulmak mümkün.

Doğal kozmetik formüllerini kozmetik bilimi ile birleştirerek kullanıma hazır ürünler haline getiren Suna Dumankaya,
cilt bakımı için gerekli "doğal kaynaklı" bakımı, sağlıklı bir şekilde güzelleşmek isteyenlerle İstanbul Bağdat Caddesi'ndeki mağazasında buluşturuyor.

Daha fazla bilgi için www.sunadumankaya.com.tr yi ziyaret edebilirsiniz.

11.07.2010

Bilin Bakalım Ben Neredeyim ve Ne Yapıyorum ?



Bilin Bakalım Ben Neredeyim ve Ne Yapıyorum ?

Bir çilek bu kadar mı güzel görünür. Ah o papatyalar her daim karşıma çıkmak zorunda mısın?




Hala çok güzel ve canlısın ...



Altın gibi sarısın. Bu renk ilk kez bu kadar hoşuma gidiyor belkide.

Düşünün bakalım:))

Kızlar partisi olabilir mi?

5.07.2010

Kedinin Dileği Balık, Kadının Dileği Kısmet imiş.

Sırada bekleyen fotoğraflar, etkinlik yazıları, küçük haberler var. Var da yazamıyorum, ekleyemiyorum. Nedir bir türlü geçemeyen bu ruh hali...

Çoğunlukla kurduğum cümle şöyle başlıyor. Lütfen kusura bakmayın uğrayamıyorum, aklımdasın, aklımdasınız:)) Çok uzun sürdü farkındayım:((

Ama artık yetmiyor, tüm özürler... Hayatımda ki bazı şeyler için acele etmemeyi çok geç öğrendim.İnanıyorum ki istediğim şeyler, zamanı geldiğinde ve en önemlisi ben hazır olduğumda gerçekleşecek.

Kadının Dileği Kısmet İmiş:))

Gece, uyumaya çalışıyoruz, ama ne mümkün. Üstelik o kadar tuzlu şeyi yiyip hiç su içmemek, aynı zamanda hiç konuşmamak gerekiyor. 10 yaşındayken kuzenimle birlikte ilk defa uyuyacağımız bir evde kısmetimizi bekleyeceğiz. Kuzenim benden birkaç yaş büyük ve küçük yerde yaşıyor, yani evlenmeye benden daha meraklı. Yastığımızın altına
birer ayna, tarak ve makas yerleştirmemiz gerekiyor. Kimin evinde kaldığımızı ve bu eşyaların ne anlama geldiğini, şu an hatırlamıyorum bile.

Zira önemli bir sorun var ki tamamen yabancı olduğumuz bu evde, her birinden bir adet bulunuyor. Ve ikimizde kısmetimizin boyunu posunu, ismini cismini pek merak ediyoruz.

Orta yol bulunur...

-Aynı yatakta yatılacak ve bu eşyalar iki yastığın ortasına konulacak.
-Kısmet beklenecek.

Her şey hazır:))

Uyumaya çalışıyorum. Bu fasıl epey uzun sürmüş olmalı ki bir süre sonra bir elin yastığıma doğru uzandığını farkediyorum. Adı gibi neşeli kız, Neşe ablam kısmetini görmeye o kadar kararlı ki tüm engelleri kendince ortadan kaldırmaya çalışıyor. Tarağı, makası ve aynayı kendi yastığının altına çekmeye çalışırken, kolundan tutuveriyorum.

Karşılıklı bir çekiştirme sözkonusu. Sadece gülüyoruz konuşursak, işin büyüsü kaçacak. Hem gülmekten, hem de ikimizden biri uyuya kalırsa yastığımızın altındaki eşyaların diğer tarafa geçme korkusu yüzünden uyuyamadık. Bırak kısmetimizi, bir balık bile göremedik o gece.

Kedinin Dileği Balık İmiş. Yeni bloğumun adı. Kadının Dileği Kısmet İmiş ise devamı.

Günlerdir beklememin sebebi, bu blog için özel bir tasarım yapmayı istemem. Tasarım fikri pasta ve kurabiyeden ayrı düşünülemez benim için. Aslında kağıt üzerinde herşeyi hazır. Bu yazının fotoğrafı kendi tasarımım olmalıydı. Baktım ki gecikiyor en azından ismini açıklamak istedim.

Özel yazılarım bundan sonra bu blogda. Daha önce bahsettiğim sebepten, sadece davetli okuyuculara açık. Eğer takip etmek istiyorsanız, lütfen özelden mail atınız.

Sevgilerimle,

3.07.2010

Safran Soslu Dil Balığı ve Mantarlı Risotto


Safran Soslu Dil Balığı ve Mantarlı Risotto
Beklenen tarif:))

Malzemeler
-4 Adet dil balığı Filetosu
-4 Adet ıspanak yaprağı
-4 Adet arpacık soğan
-100ml. Elma sirkesi
-100ml. Düşük yağ oranlı krema
-1 Yemek kaşığı zeytinyağı
-Toz safran, tuz karabiber

Hazırlanışı

1-Ispanak yapraklarını haşlayıp süzün.Balıkların üzerine yerleştirip rulo yapın. NutriCook buhar sepetine yerleştirin.

2-NutriCook tenceresinde zeytinyağını ısıtın.Soğanları soteleyin. Sirke ve krema ile sulandırıp, tuz biber ve en son safranı ekleyin. Buhar sepetini tencereye yerleştirip kapağını kapatın.

3-Akıllı kontrol saatini 3dakikaya ayarlayın ve program 4'ü seçin. Buhar çıkmaya başladığı anda geri sayım başlıyor.3dakika sonunda, akıllı kontrol saati üzerinde ateşi kapatın yada buhar çıkışı ibaresi gördüğünüzde ayarınızı buhar çıkış konumuna getirin(süre 4dakika).

Servis

NutriCook'un kapağını açıp, buhar sepetini çıkarın. Sosu 1-2 dakika kaynattıktan sonra, servis tabağına alıp, üzerine balıkları yerleştirin.


Mantarlı Risotto için bekleyin:))

23.06.2010

Düdüklü Tenceremin Cinsiyeti Erkek mi?



Mutfağımdaki tencerelerin cinsiyeti olsaydı, hangisi erkek hangisi kadın olurdu diye düşündüm geçen gün. İsminde düdük kelimesini barındırdığı için midir nedir? Onun bir kadın olduğunu düşünmedim hiç. Oysa kadını çağrıştıran unsurlar taşıyordu.

Bana yeşil, beyaz giyinen ama sağlıklı bir erkeği çağrıştırdı. Yemek yapmak daha kadınsal gibi görünsede, en iyi aşçılar erkeklerden çıkıyor. Yoksa bunu görev bilinciyle yaptığımız için mi? Biz kadınların hayattaki rolleri o kadar çok ki, hangi rolün hakkını tam anlamıyla verebiliyoruz bilmiyorum. Eş, çocuk, anne , yönetici vs...

Hani, canım sıkıldı, bu gün yemek yapayım diyemediğimiz için mi? Yemek yapmak hayatımızda hobi mi, yoksa zorunluluk mu? Yemek yapmak mı yoksa yemek mi daha zevkli yada güzel bir iş çıkartınca alınan iltifatlar mı?

Bankadaki işimden ayrıldığımda uzun bir süre bol bol misafir ağırladım. Mutfağımda bir şeyler hazırlayıp sunar eğer iltifat alıyorsam benden mutlusu yoktu belkide. Ağırlayacağım misafirleri sıraya koyar, bir menü hazırlar bazen işlerim rast gitmezse olayı toparlamaya çalışır, ki bazen bu durum yeni tatların doğmasına da vesile olmuştur.

Annem geçen gün mısır unlu kek yapmış ama içerisine şeker koymayı unutmuş. Ne yapacağım diye düşünürken üzerine şerbet yapıp dökmek aklına geliyor. İnanın içerisine şeker koysaydı, bu kadar lezzetli olmazdı. Tuzunu fazla kaçırdığı sütlaca çözüm bulamadık o ayrı.

Düdüklü tenceremin cinsiyeti erkek olmalı...

Elinde bir düdüklü tencere tutuyor erkek. Rengi yeşil, beyaz. Şu bildiğimiz düdüklü tencerelerden daha şık. Beyazın sakinliğini, yeşilin huzurunu içeriyor. Bay düdüklü tencere kendisini tutan erkek kadar karizmatik mi, yoksa daha mı fazla emin değilim...

Tamam şimdi buldum, NutriCook'a neden Bay diye hitap ettiğimi:))

Bay NutriCook içerisine aldığı her şeye nasıl zarif davranıyor. Yormadan, hırpalamadan, oksijene maruz bırakmadan. Görüntüsünü rengini hiç değiştirmeden yeşili yeşil, beyazı beyaz çıkartıyor tabağıma.

Yeşil sebzelerin pişmiş rengini sevmem. Ispanağın rengi o kadar taze ki bir an pişmemiş zannetim. Dil balığının dokusunu ise uzun uzun inceledim, acaba çiğ mi diye. Hatta emin olamayıp sordum.

Safran soslu dil balığı filetosuna bayıldım ve sadece 3 dk da pişirdik.

Mantarlı risottonun ise tadı damağımda kaldı, yedikçe yiyesim geldi inanamayacaksınız ama 6dk da hazırdı.

Bay NutriCook
Kolay açma kapama


4 Özel pişirme programı


Nutricook, oksitlenmeyi azaltmak ve doğru pişirme ısısına ulaşmak için havanın büyük bir kısmını tahliye eder. Basınçlı pişirme ve Düşük basınçta buharlı pişme aşamalarıyla pişirme işlemlerini gerçekleştirir.



Safran soslu dil balığı filetosu ve Mantarlı risottonun tarifler bir sonraki yazımda, bekleyin:))

10.02.2010

Dondurma Aşkının, Pasta Aşkıyla Buluşması


Tutku ve kaçamağın birlikteliği:))

Hemde sevgililer günü yaklaşırken. Bu biraz daha masum bir kaçamak. Bir diliminde 125 kalori var diyorlar.


Şu an piyasada olan iki ürünü var, 28 Şubata kadar Migros mağazalarında satışa sunuluyor. Carte d'Or bu ürünü ile Türk misafirperverliğinin paylaşımıcı ruhunu hedefliyor. Müsaitseniz Dondurmalı Pastaya bekliyoruz diyorlar.

Her iki üründe de kullanılan kek, yani pasta tabanı farklı. Ürün detaylarını , işin ustası Dordurmalı Blog anlatsın size...


Dahill Restaurantta gerçekleşen, bir Carte d'Or buluşması daha gerçekleşti. Tüm detaylar her zamanki gibi, ince ince düşünülmüş. Carte d'Or ekibi ve Excel Danışmanlık profesyonel bir ruh ile çalışıyorlar.

Carte d'Or Marka Müdürü Canan Barut ve Marka Müdür Yardımcıları Nihan Kayı ve Zülal Neyzi'nin ev sahipliğini yaptığı toplatıdan, bakın ne kareler yansımış bize.

Marka Müdürü Canan Barut.

Yaz aylarının doğum günü pastası diye düşünülen dondurmalı pastanın, ilk kutlamasına şahit olduk.


Dondurmalı pasta konusunda onlarda görüş bildirdiler, tabaklarındakileri bitirerek:))

Toplantıya, çocuk da katılır mıymış? Ev sahibi Carte d'or olunca katılıyor:)) Bizde ailece oradaydık.

İlgili diğer yazılar
Renkli Lezzet Topları
Anneler Bilir, Cömertlik Tatlı Şeydir ve Kalpten Gelir
Antep Fıstıklı Dondurmalı Tavuk Göğsü
Dondurmalı Çilek Soslu Muhallebi
Siz Hiç Fırından Yeni Çıkmış Dondurma Yediniz mi?
Related Posts with Thumbnails

Special design for Nur'un Kakao Bulutları by GeCe